Türkiye’de sanayi ve üretim sektöründe önemli bir yere sahip olan Eskişehir, havacılık, savunma, beyaz eşya, otomotiv, raylı sistemler, makine/metal, plastik, gıda ve madencilik sektörlerinde faaliyet gösteren birçok büyük ve orta ölçekli işletmeye ev sahipliği yapıyor.
Sektörel çeşitlilik ve ihracata dönük üretim yapan sanayi yapısı kentin ekonomisine katkı sağlayan en önemli faktörü oluşturuyor. 2004 yılında Eskişehir’in milli geliri içinde sanayinin payı yüzde 33 iken, 2022 yılında bu oran yüzde 41’e ulaştı. Bu oran ile sanayi sektörü, Eskişehir ekonomisini domine eden ve ayakta tutan ana güç durumunda bulunuyor.
Pandemi sürecinden ve dünya ekonomisinde yaşanan birçok sıkıntıdan miras kalan sorunların ülkemize ve küresel piyasalara olan etkilerinin bu yıl da sürdüğüne işaret eden Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli, “Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş ile İsrail’in Gazze’ye yaptığı askeri müdahale ister istemez hem bölgedeki ticareti hem de dünya ekonomisini önemli oranda etkilemektedir.
Finans piyasaları kaynaklı riskler, yüksek enflasyon, Euro bölgesinin kötüleşen koşulları ve pazarın daralması, hammadde tedarikinde yaşanan sıkıntılar, genel olarak refah ve büyüme için önemli tehdit olmayı sürdürüyor” dedi.
Ekonomide risk algısının ve belirsizlik oranının yüksek olmasıyla finansal göstergelerin netleşmemesi nedeniyle, kalkınma sürecinin olumsuz etkilendiğini söyleyen Nadir Küpeli, bunların en önemlisi olan enflasyonun, ekonomideki en büyük zorluk olduğunun altını çizdi.
Küpeli, “Diğer taraftan yaşadığımız depremin ekonomide çok ciddi bir arz-talep dengesizliği yaratması, depremin ortaya çıkardığı en az 100 milyar dolarlık ek maliyet ve bunun bütçeye olan etkisi, asgari ücret artışlarının etkisi, TL’de yaşanan değer kaybı gibi etkilerin enflasyonun daha da artmasına neden olduğunu görüyoruz.
Bugün ekonomimizin en önemli sorunu enflasyondur. Enflasyonla mücadelede başarılı olmadan ekonomimizin tam randımanlı çalışması ne yazık ki mümkün değildir. Bu nedenle enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmeyi hedefleyen, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı önceliklendiren bir plan, geleceğe daha umutla bakmamıza zemin hazırlayacaktır” diye konuştu.
“Önümüzü görmekte zorlanıyoruz, yatırımlar erteleniyor”
Fiyat politikasının da ekonominin gerçeğini yansıtmaz hale geldiğini belirten Küpeli, özel sektörün risk ve getiri hesaplamalarını yapmakta çok zorlandığına işaret ederek şöyle dedi: “Artık önümüzü görmekte dönem dönem büyük zorluklar çekiyoruz.
Bu da yatırım kararlarının ertelenmesine, istihdama, üretime ve ülke ekonomisindeki büyümenin zayıflamasına yol açıyor. Özellikle beklenmedik zamlar, ön görülmeyen vergi artışları ve artan maliyetler karşısında firmalar, rekabet kabiliyetlerini korumak için ilave desteklere, üretim, istihdam ve ihracat performanslarını yükseltecek unsurlara daha çok ihtiyaç duyuyorlar.
KOBİ’ler bu dönemde en çok sıkıntı çeken kuruluşlarımız olarak öne çıkıyor. Hep söylediğimiz üzere özellikle bu dönemde finansmana erişim çok zorlaşmış ve pahalılaşmış durumda. Faizlerin bu kadar yükselmiş olması, yatırım yapmayı giderek imkânsız hale getiriyor.
Mutlaka yeni yatırımları teşvik edecek ve finansman maliyetlerini düşürecek acil tedbirler alınması gerekiyor.” İş dünyasının ekonomi yönetimi ve kararlarda öngörülebilirlik ve istikrar ile rekabetçi bir iş ortamı beklediğini ifade eden Küpeli, bunun yanında düzenleyici reformlar, adalet sisteminde yeni ve köklü reformlar, yeni bir teşvik sistemi ile başta sanayi sektörü olmak üzere tüm sektörlerde ciddi bir sorun haline gelen istihdam edecek işgücünün giderek azalması gibi konularda yeni ciddi önlemler alınmasını beklediklerinin açıkladı.
Küpeli, “Bu alanlarda atılacak köklü ve yeni adımlar, iş dünyasının büyüme, gelişme ve başarı potansiyelini önemli ölçüde artıracaktır. Artık 2023 yılının sonuna doğru geliyoruz, geride bıraktığımız döneme baktığımızda herkes açısından zorlu bir yıl oldu.
Genel olarak küresel ekonomide yaşanan resesyon endişeleri, enflasyonun yüksek seyretmeye devam etmesi, enerji ve hammadde fiyatlarındaki artışlar bu zorlukların başlıca nedenleri olarak sıralayabiliriz. Bunun yanında ihracat pazarlarımızda yaşanan sıkıntılar, bölgemizdeki savaş ve çatışmaların yayılma eğilimine sahip olması, ekonomik yönden ülkemizi derinden etkilemektedir.
Bu gelişmeler, iş dünyasının yatırım, üretim ve istihdam planlarını ister istemez etkilemektedir. Hükümetin ve ekonomi yönetiminin, bu zorlu dönemde ekonomik istikrarı sağlamak ve piyasalara güven aşılamak amacıyla canla başla çalışarak önemli kararlara imza attıklarını görüyoruz. Bu kararların olumlu sonuçlarını ilerleyen dönemde hep birlikte alacağımıza inanıyorum” dedi.
“Yapısal reformlar her alanda hızla gerçekleşmeli”
Kamudan iş dünyasına yönelik olarak ekonomik istikrarı sağlamasını beklediklerini söyleyen Küpeli, ayrıca enflasyonun kontrol altına alınması, kur istikrarının sağlanması ve ekonomik büyümenin desteklenmesi konularının da iş dünyasının beklentileri arasında yer aldığını belirtti. Küpeli, özellikle enerjideki fiyat ayarlamalarının son dakikada değil, bir plan dahilinde önceden açıklanarak yapılmasını çok önemsediklerini açıkladı.
“Ekonomide, mali sistemde, kanunlarda, teşvik sisteminde, gelecek yılların ekonomik ortamını da göz önünde bulundurarak köklü yeni yapısal reformlar hayata geçirilmelidir” diyen Küpeli, yatırım ortamının iyileştirilmesi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi ve rekabetin artırılması gibi yapısal reformların hayata geçirilmesinin iş dünyasının yatırım ve istihdam planlarını olumlu etkileyeceği gibi yabancı yatırımları da özendireceğini söyledi.
“İhracatı artırmak zorunluluk”
İhracatı artırmanın zorunlu olduğuna işaret eden Nadir Küpeli, “İhracat her yönden desteklenmeye devam edilmelidir. Bu kapsamda ülkemizdeki yatırım ve üretim ortamını destekleyici etkin teşvikler devreye alınmalı, yeni nesil teşvikler hayata geçirilmelidir.
Özellikle yüksek teknoloji ile orta-yüksek teknoloji alanlarında büyük çaplı yabancı yatırımları mutlaka ülkemize kazandırmamız ve bu konuda yerli sermayemizin de büyük montanlı yatırımlara girmesini sağlamamız gerekiyor” dedi.
İhracatı artırmak amacıyla, en önemli destek mekanizmalarından biri olan Eximbank’ın halen 20 milyar TL’si ödenmiş 50 milyar TL’lik sermayesini en kısa sürede 145 milyar TL’ye çıkartılmasının çok yararlı olacağını söyleyen Küpeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu dolar bazında ifade edersek Eximbank’ın halen sermayesi 1 milyar 760 milyon dolara karşılık gelmektedir. Ancak ödenmiş sermaye tutarı sadece 725 milyon dolardır. Oysa Eximbank’ın Türk ihracatçısını daha verimli desteklemesi ve daha fazla firmaya destek olabilmesi için bankanın sermayesinin en az 5 milyar dolar olması gerekmektedir.
Bu sermaye tavanına ulaşılırsa, bu kaynak ülkemiz ihracatçısına kredi olarak dağıtıldığında, yılda ülkemiz ihracatına mevcut sermayenin 4-5 katı yani 20 ile 25 milyar dolarlık yeni ihracat getirisi olarak çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Bu nedenle Eximbank’ın mali gücünün hızla artırılması çok yararlı sonuçlar vereceğini düşünüyoruz.”
“İşçisizlik sorunu yaşıyoruz”
Eskişehir iş dünyasının istihdam edecek işgücü bulamama sorunu, diğer adıyla “işçisizlik” sorunu yaşadığını söyleyen Küpeli, şunları söyledi: “Bizler ne kadar çok üretimi artırmak istesek de çalıştıracak işgücü bulmakta çok ciddi sıkıntı çekmekteyiz.
Yeni neslin sanayide ve insan emeği gerektiren işlerde çalışmak istemediğini görüyoruz. Bu konuya devletin yeni teşvik mekanizmalarıyla çareler bulması ve yeni akılcı çözümler üretmesi gerektiğini her platformda dile getiriyoruz. Umarız daha fazla geç kalınmadan bu sorunun çözümü için önemli adımlar biran evvel atılır.”
“OVP’yi çok önemsiyoruz”
OVP’nin, her yönüyle başarılı uygulama sonuçlarına ulaşmak zorunda olduğunu ifade eden Nadir Küpeli, “Çünkü hepimizin ve ekonomimizin buna ihtiyacı var. İlk etapta yüzde 65’lere varacak enflasyonu düşürmek, büyümede yüzme 5 bandını yakalamak, ihracatta ilk yıl 265, 2026’da 300 milyar dolar hedefi yakalamak, ithalatı 400 milyar dolarlarda dizginlemek, istihdamı üç yıl içinde 1,5-2 milyon kişi artırmak, 3 trilyona yakın deprem dolayısıyla oluşan bütçe açığını kapatmak.
Bütün bunlar gösteriyor ki ülke olarak kaynaklarımızı verimli bir şekilde yerinde kullanmamız son derece önemli. Bu nedenle OVP’yi son derece önemsiyor ve tek haneli enflasyon görmek istiyorsak tavizsiz uygulanması gerektiğini düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.
“Hedeflerimizi yerine getirmek için çalışıyoruz”
Son dönemde Eskişehir’e yatırımcı ilgisinin arttığına dikkat çeken Nadir Küpeli, bütün sıkıntılara karşın koydukları hedeflere ulaşmak için çalıştıklarını açıkladı.
Küpeli, “Hızla artan yatırımcı talebini karşılayabilmek için çok uzun süredir 3 ayrı rezerv alanımız için kamulaştırma ve yasal izinler üzerinde çalışıyorduk. Bunlardan ilki olan mevcut OSB alanımıza komşu olan 2,5 milyon metrekarelik alanının yasal izin süreçlerini tamamladık. Bu alanı 2024 yılı ikinci yarısından itibaren yatırımcılarımıza sunmaya başlayacağız.
Yine üzerinde 2 yıldır çalıştığımız Hasanbey bölgesinde bulunan 560 bin metrekarelik alanımızın da yasal süreçleri yakın zamanda tamamlanarak bu bölgemizde yatırım yapacak olan raylı sistemler sektöründeki firmalara hızla tahsis edeceğiz. Son olarak en büyük rezerv alanlarımızdan biri olan 5 milyon metrekarelik Kalkanlı OSB alanımızın da kamulaştırma süreci tamamlandı, 2024 yılı içinde bu bölgenin de tüm yasal süreçlerinin tamamlanmasını sağlayarak, arsa tahsislerine başlamayı planlıyoruz.
Böylece Eskişehir OSB’de önümüzdeki 5-6 yıllık süreçte gelebilecek tüm büyük veya küçük çaplı her türlü yatırım taleplerini sorunsuz bir şekilde karşılayarak, yatırımcılara en yüksek standart ve kalitede alt yapı hizmetini kesintisiz sağlamış olacağız. 2030 yılına kadar EOSB’yi 50 milyon metrekare alana ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi.