MADEN Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü, Türkiye’deki diri fay hatları haritasını güncelledi. 150 olan diri fay hattı sayısı 500’e çıkarken, 45 il ile 110 ilçe aktif fay hatları üzerinde yer aldı. Deprem Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Her depremden sonra biz haritayı ve yönetmeliği değiştirmeyi seviyoruz. ‘Diri fay hattı 100’den 500’e çıktı, bu büyük ses getirdi’ demek yanlış. Bunlar bugün tespit edilmiş faylar değil. Bu faylar zaten tarafımızdan bilinen, meslektaşlarımızın haritaladığı, bilim camiasında tartıştığımız, bildiğimiz faylar” dedi.
MTA Genel Müdürlüğü, en son 2013 yılında yenilenen deprem diri fay hattı haritasında güncellemeye gitti. Önceki haritada 150 olan diri fay hattı sayısı yeni haritada 500’e çıktı. 45 il ile 110 ilçe aktif fay hatları üzerinde yer aldı. Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, diri fay teriminin jeolojik dönemlerin en sonunda kırılmış ve o günden bu güne deprem üreten, belli aralıklarla kırılmaya devam eden faylar için kullanıldığını belirterek, “Türkiye’de bu fayları biz çok yeni öğreniyoruz. Her depremden sonra biz haritayı ve yönetmeliği değiştirmeyi seviyoruz. Bu çerçevede işte MTA da diri fay haritasını güncelledi” diye konuştu.
‘YENİ FAYLAR TESPİT EDİLECEK’
MTA’nın 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile kurulan çok önemli bir kuruluş olduğunu hatırlatan Pampal, “Sadece kendi çalışanları ile değil; ama Türkiye’de yapılan her türlü jeolojik, tektonik çalışmayı takip eden onları bir araya getiren bu çerçevede de haritasını güncelleyen bir kurum. Ama tabii bütçesi sınırlıdır. Yani ‘diri fay hattı 100’den 500’e çıktı bu büyük ses getirdi’ demek yanlış. Bunlar bugün tespit edilmiş faylar değil. Bu faylar zaten tarafımızdan bilinen, meslektaşlarımızın haritaladığı, bilim camiasında tartıştığımız, bildiğimiz faylar. MTA 2013’te en son güncellemişti haritasını, şimdi tekrar 6 Şubat depremlerinin de etkisiyle yeniden güncelledi. Önemli ana faylardan ziyade bu güncellemelerde daha çok Türkiye’nin levha sınırı da olan Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu, Ölü Deniz, Kıbrıs yayı, Batı Anadolu’daki Ege Graben sistemini oluşturan ana fayların çevresindeki tali faylarda daha ayrıntılı çalışmalar yapılır. Özellikle de yerleşim bölgesinde bu çalışmalar üzerine yoğunlaşıldı ve çok sayıda ilin, ilçenin, köyün yani yerleşim alanının aktif faylar üzerinde yer aldığı gerçeği ile yüz yüze gelindi. Bunları da MTA ve bilim camiası kamuoyu ile paylaşıyor. Bundan sonra da bu türden çalışmalar yapılmaya devam edecek. Haritamız da güncellenecek, yönetmeliğimiz de yenilenecek. Yeni yeni faylar tespit edilecek” dedi.
‘TÜRKİYE, JEOLOJİK OLARAK AKTİF BİR BÖLGE’
Prof. Dr. Pampal, yeni fayların keşfinin yanı sıra yeni fayların da oluşabileceğini belirterek, “Bunlar da mümkün; çünkü jeolojik anlamda oluşumunu tamamlamamış bölgede yer alıyoruz. Henüz keşfedilmemiş fayların olması da mümkün. Bizim ülkemizin de olabileceği gibi dünyada da örnekler var. Amerika’da Cascadia dalma batma zonu diye bir zon var. Burada hiç deprem olmamış. Tarihsel dönemde de, güncel dönemde de tespit edilmemiş. Son 20 yıl içinde yapılan paleosismolojik çalışmalar sonucunda, kazılarda büyük deprem izlerine, tsunami izlerine rastlandı. Onun dışında Loma Prieta depremi var. Çok sayıda can kaybına yol açmış. O güne kadar hiç fay olduğu bilinmiyor, fay olmadığı düşünülüyor. Hiçbir iz yok; ama deprem oldu ve yapılan araştırmalarda görüldü ki ‘kör bindirme’ denilen, yüzey kırığı vermeyen; ancak fayın oluştuğu bölgede dağın yamacında 1 metrelik yükselmeler sonradan tespit edildi. Bunlar mümkün, bu bölge jeolojik olarak aktif çok sayıda levhanın kesişme noktasında ve oluşumunu sürdürüyor. Bu çerçevede yeni fayların oluşması da mümkün. Bu tabii mevcut belirlediğimiz faylar ve tali faylara göre çok daha düşük bir ihtimal. Ama olabilir, mümkündür” ifadelerini kullandı. (DHA)